• (bkz: ekmek yemeden doyduğunu hissedememe)

    en klas restoranda bile olsam eğer menüde kuru fasulye ya da nohut varsa aklımı fena halde çeliyor, en kötü pilavın üzerine istiyorum *

    edit :ufak bir düzeltme, ekleme
  • bazen bulgur pilavı yapıp yiyorum. salçalı, patatesli, biberli...
  • bulgur pilavina yoğurt boca etmek.

    edit: gerçekten anlayamadığım şekilde tepki gelen başlık.
    ben çok severek yiyorum mesela yoğurtlu pilavı ne var ki bunda küçümseyecek, yanlış anlayacak? köydeki temiz hava, su, organik yiyecekler nerede var allasen.

    tanım: köyde görülüp sevilerek veya sevilmeyerek uygulanan bir özellik.
  • köyde doğup büyümüş olmam. en köylüsü de budur sanırım.
  • köylü diyen ağzını sikeyim.
  • benim hiç yok diyerek 1.liği zorlayacağım.
  • karşımdaki kişinin, türkçesi ne kadar bozuk olursa olsun anlayabiliyorum. ister karadenizden ister doğudan gelsin anlarım.
  • doğallık. ekşi de köylü eleştirip entel olmak moda herhalde bu ara. ayrıca entel olup ege’de sakin bir köyde yaşamakta ayrı bir ironi.
  • bizim millet kadar tuhaf ve düşünce yetisinden uzak bir toplum var mıdır acaba? küçük önemsiz düşüncelerimizle köylü olmayı ayıp, tukaka, utanılacak bir durum addeden bir toplumuz. çoğunluğumuz öyle, azınlıkta kalanlara lafımız yok.* önce şunu öğrenelim cinsiyetiniz, diliniz, dininiz, ırkınız, ten renginiz, doğdunuz yer, doyduğunuz yer, çalıştığınız iş(pezevenklik, hırsızlık vs diye mesaj atacaklar atmasın önceden uyarayım. bunlar iş değil başka birşey) utanılacak şeyler/özellikler değildir. veya burada ergen irilerinin alaya alıp küçümseyebileceği bir konu hiç değildir.

    köy nedir, köylü olmak veya köyde yaşamak nedir açıklayacak değilim. herşeye bir fikriniz var bir zahmet bunları da öğrenin. son yıllarda uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikaları nedeniyle köy/köylü/toprak/tarım/hayvancılık/meracılık/orman/ormancılık vs bitme, tükenme noktasına geldi. üzerine tüy dikilmesini bekliyoruz sadece. hal böyle olunca köylerden-kentlere özelliklede büyük şehirlere çok yoğun bir göç başladı. çünkü böylesi daha rahat ve kolaydı ve artık köylülük ne değerliydi ne de para getiriyordu. şehirlerde nefes alamaz durumdayız, daha da kötü olacak. sonrası malum maddi durumu iyi olanlar organik besleneceğim diye götümüzü yırtar hale geldik, maddi durumu yeterli olmayanın zaten tercih şansı yok.
    organik, doğal olmayan ne kadar ürün varsa etiketine organiği basan, fiyatını arttırıp ve iyi bir pazarlama stratejisiyle resmen millete kakalıyor.

    sonuç olarak o çok sevmediğiniz “köy, köylü, köylü hayatı”nın aslında güzel olabileceği düşüncesi ile, plazada götünüz sandalyeye yapışık bir biçimde klişeleşmiş “egede küçük ve şirin bir tatil kasabasına yerleşme” planı yaparken kendinizi buluyorsunuz. balkon, teras veya yazlıkta göt kadar bahçede neresi olursa artık bulduğunuz her boşlukta kendi domates, biberinizi yetiştirmeye çalışıyorsunuz. kendini şanslı hisseden bir kısım azınlık ise memleketinden veya internet üzerinden organik ürün sipariş ediyor ama onların da çoğunun organik ve/veya doğal olmadığını hepimiz biliyoruz.

    keşke, toprağın ve köylünün değeri zamanında bilinse idi ve bu noktalara gelinmeseydi. keşke o hep anlattığımız meyve ve sebzelerin kokusunu bizden sonraki nesillerde alabilseydi, doyasıya tadını çıkarabilseydi. artık şehir efsanesi olan, salatalığın kokusunun tüm eve yayılması ve metrelerce öteden alınan çileğ'in kokusunu tekrar hissedebilseydik.

    köylü olmak mı artık çok zor; hem hükümet eliyle hem milletin gözünde itilen, kakılan ve hor görülen bir yaşam biçimi olması, hem de şehir hayatının getirdiği görece rahat yaşam koşulları nedeniyle kimsenin çok fazla ilgi göstereceğini sanmıyorum.

    bizler ise bize kaptırılan 1 x 1 mtr küçük hobi bahçelerimizde minyatür kazma ve kürekle, gdo'lu tohumlarla minyatür biber ve domateslerimizi ekip, biçerken köylü olduğumuzu hissedebiliriz, en köylü özelliğimiz bu olabilir. neyse bu kadar saçmalamanın üstüne bir frappucino iyi gider, yanında da gri beton kemiririm artık.
  • sen sus köylu
hesabın var mı? giriş yap